BAHAR KALKANI HAREKATI; 100 SENE ÖNCESİNDEN GELEN BİR BAŞARI

Ülkemiz 27-28 Şubat günleri aldığı acı haberlerle kahrolmuştu. Suriye’deki rejimin namertçe saldırısına karşı çaresiz kalan askerlerimiz şehit olmuş, yardıma giden ambulanslar bile vurulmuştu. Bir kez daha şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.

Askerlerimizi şehit vermemizin hemen akabinde Türk Silahlı Kuvvetleri çok şiddetli bir şekilde mukabele etmiş ve birliklerimizin üç gündür devam eden karşı cevabı 1 Martta ‘’ Bahar Kalkanı Harekatı’’ şeklinde devletimiz tarafından resmi olarak adlandırılmıştır. Ülkemiz intikamını almaya devam etmektedir. Devletimiz bu harekatı icra ederken yüksek başarı oranı sağlamaktadır. Devletimiz üç günde hasmın neredeyse bir zırhlı tümenini ‘ teknolojik oyuncaklarla’ imha etmiştir. Birbirinden bağımsız konvansiyonel ve sosyal medya yayınları bu gerçeği doğrulamaktadır. Bu başarının sırrını çok basitçe bile analiz etmeye çalışırsak ortada herhangi bir sır olmadığını rahatlıkla gözlemleyebiliriz.

Bin yıllara dayanan devlet geleneğinin Cumhuriyetle taçlanması:  Osmanlı’nın da kendine temel ve miras olarak aldığı eski devlet geleneğimiz 1923 yılında Cumhuriyet rejimi ile taçlanmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nı sağlam şekilde atlatan lakin yine Birinci Dünya Savaşı’nın ispatladığı üzere sanayi, üretim, bilim ve ilerlemeye daha çok imkan tanıması gereken bir rejimle yer değiştirmesi gereken Osmanlı rejiminin tasfiye edilmesi gerekiyordu. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere çoğunluğu subaylardan oluşan ‘ Osmanlı elitinin’, Osmanlı’dan beri gelen reform çabaları ve Meclisin temel sağlamasıyla vicdanlı bir şekilde Cumhuriyet Rejimini ilan etmesi ile zaten temel bir bürokratik gelenek ve kurumlara sahip olan devletimiz, Cumhuriyet rejimi ile taçlanarak gelişim yolunda ivme kazanmıştır. Vatandaşlık bilinci, daha merkezi bir devlet anlayışı, eşitlik, adalet, kapsayıcılık filizlenmeye başlamış; ‘’ Devlet etme’’ icrası Cumhuriyet rejimi ile Osmanlı yönetimine göre daha çok kapsayıcı olma sürecinde ilerlemiştir. Bütün bu sayılanlar sanayiye, gelişime, katma değere, bilim ve teknolojideki gelişime fırsat tanımıştır. Neredeyse yüz yıla dayanan bu serencam çok daha iyi mesafe kat edebilmemiz için sağlam bir temel atmış, bugünlere gelmemizi sağlamıştır. Yani bugünlerde şahit olduğumuz üzere Cumhuriyetin ilk yıllarında temelleri atılan vatandaşlık bilinci, üretim, gelişim, daha çok merkeziyetçilik ve aynı zamanda kapsayıcılığın gelişebildiği kadar bugünlere gelen hali sayesinde, sıradan halk olan; yani elit ve ayrıcalıklı olmayan Türk vatandaşları; mühendislerimiz, doktorlarımız, subaylarımız, bürokratlarımız olup ülkemize hizmet vermektedirler. Yani bu harekat özelinde bir çıkarım yapmamız gerekirse: sadece doğal gaz zengini, devlet memurlarının sadece bir etnik ve dini kimlikten olabildiği, ülkesinin milyonlarca üyesine kimlik dahi vermeyen bir rejimin ordusunu; tarihin getirdiği süreçte bazı eksikliklerine rağmen vatandaşlık bilinci olan, daha demokratik olan, daha merkezi olan, daha kapsayıcı ve çoğulcu olan Devletin ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri, bu sayılan avantajları ile hasım kuvvetlere göre yerli imkanlarla teknolojik araç ve gereci geliştirip temin edebilen bir devletin ordusu olarak hasmını perişan etmiştir. Tekrar etmek gerekirse bu başarı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin; hasım ‘’ devletin’’ belli bir grubun malı gibi olmasının aksine; evlatlarına daha kapsayıcı yaklaşmasıyla, seksen iki milyon vatandaşının ülkesinde gerçek bir millet olmasıyla ve ayrımsız tüm vatandaşlarının devletine hizmet edebilmesiyle, en ast memuriyetten en üst makama kadar katılabilmesiyle sağlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği mühendisler ve subaylar-askerler, eski bir devlet geleneğinin ordusunun çatısı altında bu başarıya imza atabilmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişim refleksi Kıbrıs Barış Harekatı sonrasındaki  teknoloji ambargosuna karşın kendi teknolojisini on yıllardır ilerletmeye devam etmektedir. Anlaşılacağı üzere eş dost değil, vatandaş kazandığı kadar devletler başarılı olabilmektedir. Özetle anlatmaya çalıştığımız durumu en ince ayrıntıları ve dünyadan örnekleriyle Türk bilim insanı Daron ACEMOĞLU ve İngiliz bilim insanı James A. Robinson’un uzun yıllar sentezleyerek oluşturdukları tezlerini işledikleri kitapları ‘’ Ulusların Düşüşü’’nde bulabilirsiniz. Bu günlerde net şekilde ‘ kapsayıcılık indeksi’ fazla olan oluşumun diğerine göre büyük başarısı, her ne kadar savaş gibi tatsız bir olayla olsa da, bu tezin tarihteki onlarca ispatlarından birisi olacaktır diye düşünülebilir.

Ülkemiz nasıl daha iyi konumlarda olabilir?

Yine tatsız örnekler olsalar da savaş tarihi kapsayıcı kurumlara sahip devletlerin başarısı, aksi durumda olanların ise başarısızlığıyla doludur. Osmanlı rejiminin son zamanlarında iyice belirginleşen sanayi devrimini, kapsayıcı olamayışından ötürü ıskalaması ve tasfiye olmak zorunda kalması, tüm dünyanın kaynadığı ve bu savaşta kendine yer bulmaya çalıştığı İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye Cumhuriyeti Devlet rejimimizin ülkemizde sanayi ve demiryolu ağı eksikliğinden savaşa ne hasımlarının işgal emelleri yüzünden (Türkiye’deki demir yolu eksikliğinden Türkiye’nin ordu geleneğini karşılarına almak pek karlı olmayacaktı) ne de kendi iradesi ile girememiştir çünkü İkinci Dünya Savaşı sırasındaki tank tümen sayıları ve mevcutları başta olmak üzere savaş araç ve gereçlerinin ulaştığı sayılar o sıra sanayisi çok cılız olan ülkemizin belki de yüzde birine kadar ulaşamayacağı nicelikteydi ve birçok araç ve gereci prototip olarak bile üretemez durumdaydı. Lakin bu günlerde ise belli bir sanayi ve insan kalitesi temeline ulaşabilmiş durumdayız, dünyanın ilk yirmi ekonomisi içerisindeyiz. Bu ise değindiğimiz gibi Cumhuriyet’in kapsayıcılık konusundaki başarısı iledir.

Çok daha başarılı olup ‘’ muasır medeniyetler seviyesi ve süper güç‘’ olma yolunda ilerleyebilmek istiyorsak; ‘ ülkemizdeki kapsayıcılık indeksi artmalı’ yani ülkemizde bölge ayrımı olmadan devletimiz eliyle; kanun, kurumların işleyişi içinse mevzuat, liyakate değer, asayiş, teknoloji, eğitim, ekonomik canlılık, paylaşımcılık ve çoğulculuk 82 milyon vatandaşa aynı yüksek standart verimlilikte ulaşmalıdır. Bu şekilde yüksek verimde bir üniter yapı olacak olan devletimiz vatandaşlarını katma değer üretmeye, devlet katında yükselmeye, bilim yapmaya, ülkemizi geliştirmeye çok daha fazla teşvik edebilecektir. Böylelikle zenginlik ve başarı söz konusu olduğunda dünyanın sayılı ülkelerinin içinde olabilmek işten değildir…

Evet, tatsız durumlara rağmen bir Cumhuriyet vatandaşısınız!

Sahip çıkın, övünün, ileri taşıyın!

 

Bizi milleti tebadan vatandaş yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e ve başta şehitlerimiz olmak üzere Cumhuriyete büyük hizmet veren bütün herkese minnet borçluyuz!... 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamubiz.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mehmet DAĞLI Arşivi