İbrahim KILIÇ

İbrahim KILIÇ

HATIRLARIM ÖĞRETMENİM

          İnsan hayatına yön veren, toplumun geleceğini inşa eden, insanlar üzerinde iz bırakanlardan, öğretmenlerden bahsetmek istiyorum. Bu anlatacaklarım gerek yaşayarak, gerek şahit olarak, gerek duyduklarım ve gerekse araştırarak öğrendiklerimin bir sentezidir.

           İlk olarak hayatımda iz bırakan öğretmenimle başlamak istiyorum. İlkokul üçüncü sınıfta, ilkokul öğretmenimizin bizleri sıraya dizip ellerimizde bayraklarımız ve şarkılar eşliğinde bir gezi yapmıştık. Öğretmenimizin tıpkı bizler gibi heyecanlı olması, bizlerle mutlu olması,  aldığı yiyecek ve içecekleri bizlerle paylaşması, bizlerle ilgilenmesi, bizlere şakalar yapması bizleri çok mutlu etmişti. Ben o gün öğretmen olmaya karar vermiştim. Bu kararım ilerleyen yıllarda da hiç değişmedi. Şimdi bu kutsal mesleğin içerisinde yer alan biri olarak huzur doluyum.

            Her fırsatta eğitimi ve eğitimin mimarı öğretmeni vurgulayan, gençliği öğretmenlere emanet eden, yeni neslin öğretmenin eseri olacağını söyleyen Atatürk'ü hatırlarım. Atatürk, Bursa’da 27 Ekim 1922'de “Bu anda karşınızdaki en içten duygumu, izninizle söyleyim; isterdim ki çocuk olayım, genç olayım, sizin nur saçan sınıflarınızda bulunayım. Sizden feyz alayım. Siz beni yetiştiresiniz. O zaman ulusum için daha yararlı olurdum. Ne yazık ki elde edilemeyecek bir istek karşısında bulunuyoruz. Bunun yerine sizden başka bir istekte bulunacağım. Bugünün çocuklarını yetiştiriniz. Onları yurda ulusa yararlı insanlar yapınız.  Bunu sizden istiyor ve diliyorum.” sözleriyle öğretmenin değerine ve önemine dikkat çeken başöğretmenimi hatırlarım .

             “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” sözüyle öğretmene gösterilmesi gereken saygıyı ifade eden Hz. Ali' yi; “ Yeryüzünde öğretmenlikten daha onurlu bir meslek tanımıyorum.”  sözüyle mesleğin kutsallığını ifade eden Diyojen'i hatırlarım. “ Kırk yıl boyunca öğretmenlik yaptım. Okula mabede gider gibi gittim. Hiçbir derse abdestsiz girmedim.” diyerek mesleğine olan saygısını öğrencisine olan sevgisini ifade eden Nurettin Topçu’yu; “Öğretmenlik, peygamber mesleğidir.” diyen anadolu insanını hatırlarım.

              Patlayan futbol topunu tamir ederken, okulun çöken ara duvarının altında kalan ve omuriliği zarar gören, okul odasında hep öğrencilerini hatırlayarak, kaderleri kendi kaderine benzeyen köy çocuklarını sayıklayıp; “Bana çiçek getirin. Dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin.” son sözleriyle hayata gözlerini kapayan Şefik Sınığ'ı hatırlarım.

           Hasta öğrencisi okula gelemediği için onu ziyaret edip ona moral olan; okulda beslenmelerinde getirdiği yiyecekleri saklayarak yiyen ve “Öğretmenim yarın annem daha güzel şeyler bana alacak” sözü karşısında gözyaşına boğulan; engelli öğrencisini beş yıl sırtında sınıfa çıkarıp, ders bitiminde yine sınıftan indiren şahit olduğum öğretmenleri hatırlarım.

             Sınıfın kapısına vurarak müsade isteyip, öğretmenine gül uzatan okul müdürleri, milli egitim müdürleri gördüm. Her öğretmene mektup yollayarak, dünyanın bütün güzel çiçeklerini andıran çiçek demeti göndererek, öğretmenleri kendi günlerinde unutmayan valiler gördüm.

              Söyledim ya unutmam, unutamam yapılan, yaşanılan, öğrendiğim her güzel olayı. Hatırlamak ve hatırlanmak güzel şey. Bu vesileyle tüm eli öpülesi öğretmenlerimin, meslektaşlarımın öğretmeneler gününü kutuluyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamubiz.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
İbrahim KILIÇ Arşivi