Milli Eğitim Bakan Yardımcısı’nın ataması usulsüz mü?

Milli Eğitim Bakan Yardımcısı’nın ataması usulsüz mü?
Bir internet sitesi Millî Eğitim Bakanlığı’nda bir Bakan Yardımcısı’nın hülle yoluyla atandığını iddia etti. Bu iddiaların ne kadar doğru olduğunu ve bu konudaki hukuki düzenlemeleri açıklamaya çalışacağız.

Haberde atamanın hukuksuzluğuna dair neler yer alıyor?
Haberde şu ifadelere yer verilmiştir: “6 Ağustos 2021 tarihli ve 31560 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2021/397 sayılı Atama Kararı ile Millî Eğitim Bakanlığı Bakan Yardımcılığı görevine atanan MEB Bakan Yardımcısı ….., 26 Mayıs 1958 doğumlu olduğundan ötürü yaş haddinden dolayı 25 Mayıs tarihinde zorunlu olarak emekli olması gerekiyordu.

MEB Bakan Yardımcısı …… emekli olmamak için, MEB Bakan Yardımcılığı görevinden ilişiğini keserek Bakan Yardımcısı olmadan önce akademisyen olarak görev yaptığı Hacettepe Üniversitesi’ne geri dönerek zorunlu olarak emekli olma durumunda kalmadı çünkü üniversitede çalışan akademisyenler emekli olmak için 67 yaşına kadar bekleyebiliyorlar.”

Bir atamanın usulsüz veya hülle yoluyla atama olup olmadığını tespit etmek için atamanın yapıldığı tarihteki şartları taşıyıp taşımadığı önemlidir. Haber içerisinde Bakan Yardımcısı’nın 26 Mayıs 1958 tarihinde doğduğu ifade edilmiş olup atamanın yapıldığı tarihte atanma şartları taşınmaktadır.

Bu bilgilere göre MEB Bakan Yardımcısı’nın atandığı tarihte zaten 65 yaşını doldurmadığı anlaşılmaktadır. Öyleyse haberdeki durum gerçeği yansıtmamaktadır. Nitekim atama kararnamesinde görevlendirme yerine atama tabiri kullanılmıştır.

Bakan Yardımcısı’nın görevden alınmasının mutlaka Resmi Gazete’de çıkma zorunluluğu da yoktur. Çünkü istifa emeklilik vb. durumlarda Resmi Gazete’de görevden alındığına dair bir karar çıkmamaktadır ve bunu gerektiren bir zorunluluk da yoktur. Bu nedenle ilgili Bakan Yardımcısı’nın görevden alınma kararnamesinin Resmi Gazete’de çıkmadığı için eleştiri yapılması da bilgisizlik kaynağıdır.

Yaş haddi durumunda memuriyetten ilişik ne zaman kesilmektedir?
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda memurlar için yaş haddi belirlenmemiştir. Yaş haddi 5434 Emekli Sandığı Kanunu’nda belirlenmiştir.

Buna göre, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 40’ıncı maddesinde; “İştirakçilerin görevleri ile ilişiklerinin kesilmesini gerektiren yaş haddi 65 yaşını doldurdukları tarihtir.Bu görevlere, 65 yaşını dolduranların açıktan veya naklen atamaları yapılamaz. Üniversite öğretim üyelerinin görevleri ile ilişiklerinin kesilmesini gerektiren yaş haddi 67 yaşını doldurdukları tarihtir.” ifadelerine yer verilmiştir.

Bu maddeye göre 65 yaşını dolduranların memuriyetten ilişiği kesilmektedir. Ancak madde metninde istisnalara da yer verilmiştir. Kaldı ki başka kanunlarda da yaş haddi istisnaları vardır.

Yaşın doldurulmasından ne anlaşılması gerektiğine İdari Dava Dairleri Kurulu’nun E:1994/772, K:1996/267 No.’lu kararında yer verilmiştir. Buna göre, 01/10/1962 doğumlu olan kişinin yerleşik Yargıtay İçtihatları ile de kabul edildiği gibi, 30 yaşını doldurduğu tarih 31 yaşından gün almaya başladığı tarih olup, bu tarihin 02/10/1992 tarihi olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla doğum tarihinin üzerine yaş haddi ilave edilmekte ve çıkan rakama bir gün geçince belirtilen yaş doldurulmuş olmaktadır.

Bu durumda ilgili Bakan Yardımcısı’nın haberdeki bilgilere göre doğum tarihi olarak belirtilen 26 Mayıs 1958 tarihinin üzerine 65 ilave edildiğinde 65 yaşını doldurduğu tarih 27 Mayıs 2023 yılıdır. Dolayısıyla ilgili Bakan Yardımcısı’nın atanmasında haberde yer aldığı gibi bir hülle söz konusu değildir.

Üniversite öğretim üyesi olup bakan yardımcılığı’na vekaleten atanmak mümkün müdür?
5434 sayılı Kanun’a göre 65 yaşını dolduran memurların ilişiği kesilmek zorundadır. Ancak yaş haddi 67 olan öğretim üyelerinin Bakan Yardımcılığı’na vekaleten bakmaları mümkün müdür?

Elbette mümkündür ve bunu yasaklayan bir düzenlemeye de yer verilmemiştir. Kanunların verdiği yetkiyi kullanmanın ayıplanacak bir tarafı da bulunmamaktadır. Önemli olan husus atanılan makamları işgal eden kişilerin istenen nitelik ve yeterliğe sahip olup olmamalarıdır. Şu ana kadar da ilgili Bakan Yardımcısı’nın yetkinliği ve yeterliği hakkında eleştiri yapılmamıştır.

Dolayısıyla ilgili Bakan Yardımcısı 65 yaşını doldurmuş olsa dahi öğretim üyesi kadrosuna geçerek görevlendirme veya vekalet yoluyla Bakan Yardımcılığı’na vekaleten bakabilir. Bu durumda vekalet ücreti alınıp alınamayacağına ilişkin ilgili kurumların görüşünün alınması gerekir. Çünkü Yan Ödeme Kararnamesi’nde diğer personel kanunlarına tabi olanlardan bu kararname uyarınca zam ve tazminat ödenmesi öngörülen kadro veya görevlere vekalet edenlere vekalet ücreti ödenmeyeceği belirtilmişti.

Diğer yandan, öğretim üyelerinin 2547 sayılı Kanun’un 38’inci maddesi gereğince görevlendirilmeleri halinde de, görevlendirildikleri kurumda yürüttükleri görev için birinci derecenin dördüncü kademesinde bulunan bir genel müdürün aylık ve ek gösterge rakamlarının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutarı geçmemek üzere ilgili bakan tarafından tespit edilecek miktarı net olarak ikinci görev aylığı şeklinde ödenmektedir.

Emekli olup da öğretim üyesi olanların emekli maaşı kesilir mi?
5335 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesinde; yaş haddini aşmamış olmaları kaydıyla her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ders ücreti karşılığı ders görevi verilenlerin emekli maaşlarının kesilmeyeceği belirtilmiştir. (üniversitelerde ders ücreti karşılığı ders görevi verilenler hakkında yaş haddini aşmamış olmaları kaydı aranmaz.)

Buna göre üniversitelerde kadrolu olarak yaş haddini aşmamak kaydıyla sadece ders görevi verilenlerin emekli maaşları kesilmemektedir. Dolayısıyla Bakan Yardımcısı olarak görevlendirilen bir kişinin emeklilik nedeniyle görevinden ayrılarak öğretim üyesi olması halinde emekli maaşı kesilmektedir.

Bu nedenle ilgili bakan yardımcısı için böyle bir durum da söz konusu olmayıp şayet öğretim üyesi olarak üniversiteye dönerek tekrar bakanlığa görevlendirilmişse görev yaptığı sürece bakanlıktan sadece 7900 * 0,235445 = 1.860 TL net ücret alacaktır. Bu ücretin yüksek olup olmadığını okuyucularımızın takdirine bırakıyoruz.

Şayet ilgili Bakan Yardımcısı Cumhurbaşkanlığı teşkilatına Cumhurbaşkanı›nca atanmış olsaydı, hem emekli maaşını alacak hem de atandığı kadronun maaşını alacaktı. Yapılan işlemde böyle bir durum da bulunmamaktadır.

Cumhurbaşkanlığı teşkilatı’na Cumhurbaşkanı’nca atananlar hakkında yaş haddi uygulanmaz
Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı’na İlişkin Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesinde; “….Cumhurbaşkanı’nca atananlar hakkında 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun 40’ıncı maddesinin birinci fıkrası uygulanmaz, bunlardan emeklilik veya yaşlılık aylığı almakta olanların aylıkları kesilmez, yazılı talepte bulunanların ise aylıkları kesilir ve Sosyal Güvenlik Kurumu ile ilişkilendirilirler.” hükmüne yer verilmiştir.

Görüleceği üzere bazı hallerde yaş haddi hiçbir şekilde uygulanmamaktadır. Ancak buradaki hüküm sadece Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı’na yapılan atamalarla sınırlıdır. Yani Cumhurbaşkanı’nca başka kurumlara yapılan atamalar bu kapsamda değildir. Dolayısıyla burada belirtilen şekilde atananlar da Bakan Yardımcılığı vb görevlere vekaleten atanabilmektedirler. Nitekim örnekleri de bulunmaktadır. Kanunu eleştirebiliriz ama yapılanın mevzuata aykırı olduğunu iddia edemeyiz.

Emekli Sandığı Kanunu’ndaki yaş haddi yeniden düzenlenmelidir
Ülkemizde yaşam beklentisi arttığı için yaş haddini düzenleyen maddenin yeniden gözden geçirilmesinde fayda bulunmaktadır. Yani genel düzenleme 65 olarak kalmak üzere özellikli durumlar için yaş haddinin arttırılması gerektiğini düşünüyoruz. 1950 yılındaki yaşam beklentisi ile günümüzdeki yaşam beklentisi oldukça farklı hale gelmiştir. Özellikle bazı meslekler için yaş haddi oldukça düşük tutulmuştur. Bu nedenle bu maddenin alt ve üst limitlerinin gözden geçirilmesinde fayda olduğunu düşünüyoruz. Zira madde metninde yaş haddi olarak 43, 46 ve 49 yaşları da bulunmaktadır.

Yanlışı ve hukuksuzluğu eleştirelim ama karalama yapmayalım
Elbette yanlış gördüğümüz konuları eleştirelim ve eleştirmeliyiz de. Ancak işin eleştiri boyutunu aşarak bilmeden ahkam kesme ve karalama yapılması doğru değildir. Mevzuatın cevaz verdiği konularda sanki hukuksuzluk yapılıyor algısı oluşturmak doğru değildir.

Konusuna hakim ve işin ehli olan insanların hedef haline getirilmesi doğru değildir. Elbette kişilerin yanlış ve hukuksuz iş ve işlemlerini eleştirebiliriz. Daha önceki yazılarımızda eleştiri girmeyen kurumlarda çürüme başlayacağını belirtmiş ve mümkünse hizmet alımı yoluyla eleştiri satın alınmasını önermiştik. Ancak eleştiri ile karalama arasındaki ince çizgiyi iyi ayarlamak gerekmektedir. Bunca yazıyı niçin yazdığımı merak edenler çıkabilir. Sadece yapılanı haksızlık olarak düşündüğüm ve makale olarak yazmaya değer gördüğüm için kaleme aldım. İnanın bakan yardımcısını ne tanırım ne de bilirim.
Ahmet Ünlü/ Yenişafak

FACEBOOK SAYFAMIZI TAKİP ETMEK İÇİN TIKLAYINIZ

TWİTTER'DAN TAKİP ETMEK İÇİN TIKLAYINIZ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamubiz.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.