Mustafa ALTINSOY

Mustafa ALTINSOY

Toplumun Eğitilmesinde Halk Aşıklarının Rolü(2)

Âşıklık Geleneğinin Devamının Sağlanması ve Günümüze Uyarlanması Noktasında Sivas’ta Bir Proje Örneği: Yaşayan Halk Edebiyatı

Daha önceki yazımızda toplumun her zaman kendisini yenilemeye, güncellemeye ve gözden geçirmeye ihtiyacı olduğunu; günümüzde bu faaliyetlerin, formal olarak halk eğitim kurumlarında veya informal olarak sivil toplum kuruluşları (çeşitli dernek ve vakıflar) vasıtasıyla yapıldığını ifade etmiştik. Ayrıca toplumun eğitilmesinde ve şekillendirilmesinde âşıkların yaptığı katkıyı örnekleriyle vermiş; tarihin her döneminde halk ozanlarının sözleri ve eserleri ile gittikleri yerlere toplumun değerlerini, ahlâk ve erdem ilkelerini taşıma görevi yaptıklarından bahsetmiştik.

(Yazının tamamına bu linkten ulaşabilirsiniz. https://www.maarifinsesi.com/toplumun-egitilmesinde-halk-asiklarinin-rolu/ )

Yine aynı yazımızda âşıklarımızın dayanışma duyguları başta olmak üzere, huzur ve saadet, sevgi ve kardeşlik üzere toplumun temellerini sağlamlaştırmaya çalıştıklarını; kavmiyet davası gütmeden her türlü ayrımcılıktan kaçınarak vahdet üzere bir toplum örgüsü oluşturmaya gayret etiklerini; toplumu birleştiren harç vazifesi gördüklerini ifade etmiş; onların topluma ilim, irfan, kanaat, tevbe, tevekkül gibi kavramları aşıladıklarını ve âdeta tek kişilik Halk eğitim kurumları olarak toplum üzerinde etkili olduklarını şiirlerinden örneklerle açıklamıştık.

Sivas da Halk aşıkları örgütlü bir yapıya sahiptir ve haftanın belirli günleri bir araya gelip programlar yaparlar. Bu programlara zaman zaman fırsat buldukça katılmaya çalışırdım. İşte bu gerçekten hareketle -ve Sivas’ın âşıklık geleneğinin yaşatıldığı birkaç kadim şehirden biri olması hasebiyle- Sivas Millî Eğitim Müdürlüğü yaptığım dönemde “Yaşayan Halk Edebiyatı”  isimli bir projeyi hayata geçirmiştim. Projeye dahil olan, katılan ve katkıda bulunan Sivaslı halk aşıkları  projeden dolayı  memnuniyetlerini dile getirerek kendilerinin ve sanatlarının hatırlanmasından dolayı memnuniyetlerini dile getirerek, kimselerin kendilerine pek sahip çıkmadığı dönemde okullara götürülmelerinin kendilerini onure ettiğini, bizlere defalarca teşekkür ederek  belirttiler

Proje ile amacımız, hem âşıklık kültürünü yeniden canlandırmak hem de mâzî ile âtî arasındaki bağı güçlendirmekti. Proje kapsamında öğrencilerimiz, onuncu sınıf müfredatında yer alan “âşık edebiyatı” ünitesini âşıklar nezaretinde işleyecek; bu derslerde âşıklarımız, yöresel kıyafetleri ve sazları ile öğrencilerimizle buluşması hedeflendi. Nitekim gerçekleştirildi de.

İl merkezindeki tüm liselerimize belli bir takvim çerçevesinde âşıklarımız gittiler, önce programın başında sorumlu edebiyat öğretmenimiz âşıklık geleneği ve âşık edebiyatı türleri ile ilgili bilgiler verdi; sonra öğrencilerimiz bu türlerden örnekleri âşıkların bizzat kendilerinden dinlemiş oldular. 

Proje gerçekten çok güzeldi.  Çünkü söylenmek ve anlatılmak istenen konular, sazların telinden ve âşıkların dilinden dökülüyor; ayrıca öğrencilerimiz halk ozanlarımızın yaşayan geleneğimizdeki yerini canlı olarak müşahede ediyorlardı.

Pek çok öğrenci, o dersin hayatında işlediği en eğlenceli edebiyat dersi olduğunu bizzat dile getiriyor; öğretmenlerimiz de anlattıkları konuları bu denli somutlaştırdığımız için şahsıma ve ekip arkadaşlarıma teşekkür ediyorlardı.

Tabi projenin bir de âşıklar nezdinde kazanımları vardı. O güne kadar kaderlerine adeta terk edilmiş, sadece belli günlerde hatırlanan veya göstermelik olarak birkaç programa -tabiri caizde dolgu malzemesi olarak- davet edilen âşıklarımız; ilk kez bu proje ile hak ettikleri temsiliyete kavuşmuş oluyorlardı.

Evet, projenin ana bileşeni ve onur konuğu onlardı. Öğrencilerin alkışları ile sahneye çıkıyorlar, sahnede kaldıkları süre boyunca meraklı gözler onlara odaklanıyor ve program sonunda da resim çektirmek isteyen yahut merak ettikleri soruları sormak isteyen öğrencilerle etrafları çevriliyordu. Öğrenciler için onlar, bir masal kahramanıydı adeta.

Yaptıkları işi bu denli özel hisseden âşıkların, pek çok kez teşekkür için şahsıma ulaştıklar. Millî Eğitim Müdürlüğü yaptığım Sivas’a ve ülke kültürüne yaptığım en önemli katkılardan birinin bu proje olduğunu söyleyebilirim.

            ÖNERİLER

          Âdeta  tek kişilik halk eğitim kurumları olarak toplum üzerinde etkili olan âşıklarımızın ve ozanlarımızın eğitimci rolünü pekiştirmek ve onlara hak ettikleri değeri vermek adına bazı önerileri  paylaşmak istiyorum: 

Halk Eğitim Merkezleri, halk edebiyatı temsilcileri olan âşıkları usta öğretici olarak görevlendirebilir; onlara hem sanatlarını geleceğe aktarma hem de ek bir gelir elde etme fırsatı verebilirler.  Özellikle bir önceki yazımızda da bahsettiğimiz ismi geçen illerde bu konu gündeme alınarak gerekirse onunla ilgili Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü mevzuat değişikliğine gidebilir.

Yine belediyeler, bu geleneğin temsilcilerine kucak açarak rüştünü ispat etmiş olanlara kadro açacak düzenlemeler yapabilirler. Zira âşıkların birçoğu, işsiz ve zor şartlarda geçimlerini temin etme gayreti içindedirler.  Bundan dolayı da âşıklık geleneğine, sanatına vakit ayıramamaktadırlar.

Belediyeler, kaymakamlıklar veya valilikler özel günlerde “yeni yetme” sanatçıları ağırlamanın yanında usta âşıkları da  davet ederek onlara ve aşıklık geleneğine yeniden itibar kazandırabilirler.

Düğünlere ve özel günlere –ramazan eğlenceleri, hıdırellez, resmi bayram günleri- âşıkların davet edilmesi ve sanatlarını icra etmelerine fırsat verilmesi, onları yeniden toplum nezdinde hak ettikleri itibara kavuşturabilir.

Öneriler elbette daha da artırılabilir.

İKTİDAR OLUP MUKTEDİR OLAMAMAK

Kendi kültürel değerleimize sahip çıkmak adına, Sayın Cumhurbaşkanımız’ın ‘iktidar olduk ama Eğitim ve Kültür alanında  istediğimiz noktaya gelemedik’ ifadesine de vurgu yaparak, neden istediğimiz noktaya gelemediğimize  örnek olması adına bir hatıramı nakletmek istiyorum.

Milli Eğitim Müdürlüğü yaptığım illerden birinde bir Milli bayram dolayısıyla  aylarca önceden bendenizin de içinde olduğu bir heyet toplanıp nasıl bir program yapılması gerektiği konusunda mütalaada bulunuyoruz. Böyle milli günlerde şehrin meydanında  konserler verilirdi.  Gelecek isim konusunda mütalada bulunurken    Uğur Işılak’ın  ismi gündeme geldi. Günün anlam ve önemine uygun birisi olduğunu  söyleyip, bu isimde ısrar da ettik. Ancak bu kutlama heyetindeki belediye temsilcisi olaya bizden çok farklı bir açıdan bakıyordu.  Popülaritesi olan, biraz da cinsiyet unsurlarını kullanan bir kadın sanatçıyı getirmek istiyordu. Sebebini sorduğumuzda ise Uğur Işılak ile konser alanını dolduramayız. O kadın sanatçıyı getirirsek alanı doldururuz dedi. Şimdi ağlar mısın güler misin? Kemmiyet mi keyfiyet mi? Kültür mü popülizm mi?  Neresinden tutsan elimizde kalıyor. Dolayısıyla iktidara gelmeniz yetmiyor. Getirdiğiniz bürokratlar da seninle aynı kültürel anlayışını temsil etmesi, aynı dili konuşması ve  aynı düşünceleri paylaşıyor olması  gerekiyor. Maalesef bu şekilde yerli ve milli düşünen bürokratlar bir süre sonra çağdışı veya uyumsuz diye veya başka bir bahaneyle görevden uzaklaştırıyorlar. Bana göre yaşayan halk edebiyatının Çağdaş temsilcisi sayılabilecek, Uğur Işılak, Barış Manço gibi isimler satır aralarında ülkemizin birlik ve bütünlüğü için mesajları ve kültürümüzden nasihatlar serpiştirerek sanat içinde nasihat da veriyorlar. Bir türden müzik yoluyla çağdaş nasihatname örneği sergilemekteler.

Bazı sözde sanatçılar ise tribünlere  oynuyorlar! Bir sunu ile akılda ve kalmayan dimağlarda iz bırakmayan sadece  göze ve görme duyularına hitap ederek hem de daha fazla para almaktalar.

Anadolu İrfan’ı dediğimiz anlayışı yayma  gayreti içinde olan geçmişteki Aşıklık geleneği ve günümüz temsilcileri olarak sayabileceğimiz isimler bizim Türk toplumunun gelenekleri ve kültürünü yaşatmaya çalışan bugünlere kadar gelmesine vesile olan anlayıştır.  Bu anlayış çok acil durumlarda memleket meselelerine müdahil olmuş; çözüm üretmiştir. 15 Temmuz bunun en önemli örneklerinden biridir. Yalnız ne acıdır ki bu kavramı kemiren ve içini boşaltan bizim eğitim sistemimizdir. Sertifikasyona dayalı Türk eğitim sistemi Anadolu İrfan’ı diye tabir edilen ve içeriğinde tarihin süzgecinden geçirilmiş tercümeleri barındıran bilgi birikimini ve derin anlayışı yok saymaktadır…

Dolayısıyla kimseden şikayet etmeye gerek yok

Derman ararken derdime derdim bana derman imiş

******

Kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime

Titrerim mücrim gibi, baktıkça istikbalime

Bu vesile ile yazımı nihayete erdirirken Sivas’ta “Yaşayan Halk Edebiyatı”   projemizin açılış programına onur konuğu olarak davet ettiğimiz ve 4 Mayıs 2018’de aramızdan ayrılan Âşık İsmetî’nin o gün orada öğrencilere okuduğu şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum:

Düştüm İbret Aldım Kalktım Unuttum

Halimle dünyayı seyran eyledim

Düştüm ibret aldım kalktım unuttum

Ne hikmetler gördüm hayran eyledim

Düştüm ibret aldım kalktım unuttum

********

Doğruyu duymadım yanlışa kandım

Gölgemi görünce kendimi sandım

Ateşle oynadım külünde yandım

Düştüm ibret aldım kalktım unuttum

********

Âşık İsmetî’yim gittimse nere

Ya dağ engel oldu ya da derin dere

Bir değil beş değil belki bin kere

Düştüm ibret aldım kalktım unuttum

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamubiz.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mustafa ALTINSOY Arşivi