“Farkında mıyız? Bu Gün 24 Kasım Öğretmenler Günü…

İstikbalimizin teminatı olan çocuklarımızı eğiterek, öğreterek ve geleceğe, hayata hazırlayan elleri öpülesi Değerli Öğretmenim;

Bir 24 Kasım daha geldi… Sizlere hitaben yine söylenmemiş en güzel sözler söylenecek, yüceltilecek, belki de buruk bir tebessümle dinlediğiniz konuşmalar yapılacak…

Sizler için törenler düzenlenecek, konuşmalar yapılacak, büyük küçük demeden en güzel şiirler, gür seslerle, belki de en buğulu, en dokunaklı ses tonlarıyla seslendirilecek…

Öğretmen odalarına çiçek buketleri gelecek, belki de tepsi tepsi tatlılar gelecek, çam sakızı çoban armağanı kabilinden hediyeler sunulacak ilin/ilçenin ileri gelenlerinden, yöneticilerinden…

Küresel eşkıyaların tehdit ve komploları altında ekonomik açmazlarla, istiklal ve istikbal mücadelesinin yoğunluğunda, yine şartlar çok namüsait tezahür edecek… Ekonomik beklentiler yine boşa çıkacak… Şarkıda dediği gibi; “Yine bana hüsran…” dizelerini hatırlayacaksınız….

Farkındayız ki; siz, “Kariyer Basamakları Sınavı” yoğunluğundan çıkmış olmanın psikolojik tesrinde, yakın-uzak yönelimlere cevap verirken, gönül dünyanızda ve kendinizle de ne kazandığınızın iç hesaplaşmasını yaşarken, PDF okumalarının kazandırdıklarını da sınıfıma nasıl yansıtırım amacında ve gayretindesiniz... Bu amaca dönük o samimi gayretinizin takdir edilmesini dahi beklemeden…  

Yine farkındayız ki; gayretiniz takdir edilmese de, velilerinizin memnuniyetsizliği her geçen gün artsa da, çocukları insan olmanın değerleriyle buluşmalarına dönük emekleriniz için, “onları bırakın, siz soru çözdürün” diyenlerin beklentilerinin yarattığı memnuniyetsizliğiniz tavan da yapsa, sana emanet edilen  bu yavrular; yarının gençleri, öbür günün büyükleri ve devleti yöneten devlet adamları olacakları bilinci içerisinde; doğruları yaşamaktan geri durmayansınız…

Beyni, ruhu, kalbi ve hafızası bomboş olan bu insanları geleceğe siz hazırlayacağımız şuuru içerisinde, evde anası babası hep her konuştuğunda;  “sus sen bilmezsin, sen konuşma büyüklerin bilir onlar konuşsun” diyerek hep susturduklarının farkındalığında;

Memleketin meselesi benim meselem, milletin derdi benim efkarım” diyecek mecali de kalmaması, pırıl pırıl parlayan, nur akan, çakmak çakmak, ateş fışkıran gözlerdeki feri söndürülmemesi, milli ve manevi meselelere Fransız kalması, hissiz ve duyarsız kalmaması, dahili ve harici bedhahlara karşı sessiz kalmayıp, üzerine vazife düştüğü gün gereğini yapma iradesini kullanabilmesi,

Devlet malının kutsallığını, başkalarının malını-kazancını hile ile çalmanın, gasp etmenin, irtikabın, zimmetin birer ahlak fukaralığı olduğunu öğrenmesi,

Her türlü satın alma hilelerine, dünyalıkların önüne serildiğinde bile etkilenmeden elinin tersiyle itmesini, “HAYIR” demesini bilmesi,

Her yerde var olan, kontrol eden, her zaman ve zeminde gören – gözetleyen bir varlığın olduğunu kalbine yerleştirmesi, aklını ve fikrini çelmeye çalışıldığı ortamlarda dahi titreyip, ürperip yanlışa tevessül etmesi,

Dürüstlüğü, çok okumayı, kültürlü olmayı “ehl-i kitap olan bir millete mensup olmanın, kitaba ehil nesillerin yetişmesini de beraberinde getirmesi gerektiğini fark edebilen adamlar olmaları,

Vatana da o sahip çıksın, kalbini hep başkalarının hayranlığı ile değil, kendi neslinin hayranlığı ile doldurarak, başkalarının gönüllü kölesi olmaması,

“Biz adam olmayız, biz geri kalmış, geriliğe mahkum bir milletiz, bizi ancak batılılar adam ederler” diyerek önce kendisini sonra da bu milletin geleceği olan gençleri kullaştıran, aydın kılığındaki; aklını kiraya vermiş, küresel eşkıyaların kontrolündeki adamlarının yalanlarına kesinlikle tevessül etmesi,

İyi ile kötüyü, zararlı ile faydalıyı, dost ile düşmanı, yarar ile yaramazı ayırt edebilen idrak ve strateji sahibi, basiret sahibi adamlar olarak yetişmeleri için verdiğin gayretin farkında olan olmasa da;

Yarın, minik bir öğrenciniz, belki coşkulu, elinde süslü bir hediye paketiyle size yönelecek, sizin kazandırdığınız o özgüven ile gününüzü kutlayacak…

Belki de titrek, cılız bir ses ile biraz da ürkek ve çekingen bir tavırla size yönelip, “ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZÜ KUTLUYORUM” diyecek, bir dal çiçek veya kendi harçlığından biriktirerek aldığı, ama manevi açıdan paha biçilemeyecek bir hediyesi ile size yönelecek, biraz mahcup, biraz da utanarak size uzatacak, gününüzü kutlayacak…

Zannediyorum ki, en mutlu anınız, işte bu an olacak…

Elleri öpülesi öğretmenim; çok ağır bir mesuliyetin olduğunu zaten biliyor, bu şuur ile görev yapıyorsun…

Yaşadığın hassasiyetlerin karşılığının olamayacağı inancı içerisinde; verdiğin ve vermeye devam ettiğin emeğe karşılık, umarız ki; emeğin karşılığı olamasa da özlük haklarınızın giderildiği, angarya işlerin yüklenmediği, meslek onurunun yüceltildiği, toplumda hak ettiği itibarın verildiği günler olması ümit ve dualarımızla, Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu ve üyelerimiz adına, Öğretmenler gününüzü  tebrik ediyor, “Nefse Değil, Nesle Hizmete Adanmış Bir Ömrü Yaşayan” tüm meslektaşlarımıza en kalbi selam ve muhabbetlerimizi arz ediyoruz….

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamubiz.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Metin AKGÜN Arşivi